Zekât; İslam'ın şartlarından biridir. Yüce Allah, zekâtı; Müslüman olan, zengin olan, akil baliğ ve hür olan insanlara farz kılmıştır. Bir kimsenin zekât verebilmesi için bazı şartlara sahip olması gerekir.
Zekâtın mahiyeti
Zekât vermek farzdır. Peygamberimizin hicretlerinin ikinci yılında oruçtan önce farz olmuştur. Zekât Lügatte temizlik, bereket, çoğalma güzel övgü, dini deyim olarak bir malın belli miktarını üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra ihtiyaçlı Müslümanlara Allah rızası için vermektir.
Zekâtın verilmesindeki şartlar
Yükümlülük için gerekli olan şartlar
Zekât vermesi gereken kişinin dini olarak Müslüman ve zengin, hür, ergin olmalıdır.
Buna göre; gayrı müslime, deliye, çocuğa hür olmayanlara zekât farz değildir.
Zekâtın farzolmasını engelleyen akıl hastalığı (Delilik) durumu için iki hal olabilir
Küçüklükten beri deli olanlar: bu hastalık devam ettiği sürece zekât vermezler. Ergin yaşa geldikten sonra iyileşirse, kendilerine zekât farz olur.
Erginlik yaşına kadar akıllı olduğu halde sonradan delirenler. Bu durumdaki hastalıkların hastalıkları bir sene boyunca sürekli devam ederse, o sene için kendisi için zekât vermez. Ancak bir sene içinde az bir süre içinde olsa sağlıklı olana o senenin zekâtı farz olur. Bu fetva İmam Muhammed'e göredir. İmam Ebû Yusuf'a göre; senenin çoğunu sağlıklı geçirmeyen akıl hastasına o senenin zekâtı gerekmez. Bunama da delilik gibi aynı hükümde sayılır.
Mali açıdan şartlar
Mal, mal sahibinin borcundan ve zaruri ihtiyacından, fazlası, nisap miktarı ya da daha fazla olmalı. Asıl ihtiyaç; kişi ve ailesinin ihtiyacı mal, eşya ve sanatıyla ilgili aletlerdir
Sahiden veya hükmen, mal pozitif olmalıdır. Sahiden pozitif olmasındaki gaye; malın, üreme veya ticaret ile çoğalmasıdır. Zira; her çeşit ticaret malı, nesli, sütü ve tüyünden faydalanmak için kırda otlatılan dişi ve erkek hayvanlar gerçekten artmaktadır. Bu türde hayvanlara; saime * denir. Hükmen artıcı (Pozitif) olması; sahibinde ya da vekilde bulunması suretiyle artmaya uygun olmasıdır. Para, Altın, gümüş bu durumdadır.
Zekât düşen malın üstünden bir sene geçmelidir. Buna; Havelân-ı Havl veya Havl-i Havelân denir.
Zekât verilmesi için, mala tam olarak sahip olunması gerekir. Burada gaye; malın, zekât verecek kişinin elinde olması ve bu malda bir başka kişinin hakkı olmamasıdır. Buna göre; bir kadının elinde olmayan mihri ve bir adamın elinde olmasına rağmen, borcu varsa bunun için zekât vermez. Ama borcunu düştükten sonra kalan miktar nisap miktarına ulaşır veya geçerse zekât gerekir. Burada borç; kişi borcudur. Hac, adak, Kefaret, gibi dinî borçlar zekâta engel değildir. Önceden kalan zekât borcu da nisaba engeldir. Zira; elinde nisap miktarı kadar malı olanın, önceki yıllardan kalan zekât borcu varsa ve bu borç çıkarıldığında kalan miktar nisaptan az olursa, zekât gerekmez.
Satın alınan ama eline geçmeyen mal, borçlunun inkâr etmediği inkâr edilse bile ispat edilen alacak ile gurbette olan kişinin asıl yurdundaki mal için zekât gerekir. Bir kişinin sahip olup da elinden çıkan, kendisine geri dönme ihtimali olmayan ve faydalanması mümkün olmayan, inkâr edilen ve ispat edilmeyen alacak, çalınan, kayıp olan maldan dolayı zekât verilmez